Son günlerde Akdeniz ve Ege'de meydana gelen depremler, hepimizi tedirgin etti. Art arda gelen sarsıntılar, uzmanların "deprem fırtınası" olarak tanımladığı bir duruma işaret ediyor. Kimi bu hareketliliği olağan jeolojik süreçlerin bir parçası olarak görüyor, kimi ise daha büyük bir depremin habercisi olup olmadığını sorguluyor.
Ancak sorulması gereken asıl soru şu: Biz ne kadar hazırlıklıyız? Türkiye'nin büyük bir kısmı aktif fay hatları üzerinde yer alıyor. Her deprem sonrası aynı endişeleri yaşıyoruz, ancak zaman geçtikçe bu endişe yerini unutkanlığa bırakıyor. İstanbul, İzmir, Hatay gibi büyük şehirler için yıllardır uyarılar yapılıyor. Ama yapı denetimi, kentsel dönüşüm ve halkın bilinçlendirilmesi konusunda ne kadar ilerleme kaydettik?
Depremi önleyemeyiz, ama ona karşı dirençli bir toplum inşa edebiliriz. Sağlam binalar, iyi bir kriz yönetimi ve toplumsal bilinç, bizi felaketten koruyacak en önemli unsurlar. Akdeniz’deki sarsıntıları bir uyarı olarak görmek zorundayız. Unutmayalım ki deprem değil, tedbirsizlik öldürür.
Şimdi sormamız gereken en önemli soru şu: Sadece bekleyecek miyiz, yoksa harekete mi geçeceğiz?
Yorumlar
Kalan Karakter: