Çanakkale Savaşları sırasında oğullarını Gelibolu Yarımadası’ na cepheye savaşa gönderen Avusturalyalı bir babanın savaş sonrası Çanakkale’ ye çocuklarını aramaya gelmesi ve iki Türk askeri ile kurduğu dostluğu konu alan ve yönetmenliğini ünlü oyuncu Russell Crowe’un üstlendiği “Son Umut” filminin geçtiğimiz haftalar beyaz perde de yerini aldı. Filmde iki Türk subayını canlandıran Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan ilk kez bir filmde yan yana gelmenin yanı sıra, sergiledikleri savaş sahneleri performanslarıyla da büyük beğeni eleştirmenlerden ve izleyiciden topladı.
Film adından söz ettirmeyi bu kadarıyla da bırakmayarak Avustralya’ nın “Oscar” gecesi olarak tanımlanan 'Australian Academy of Cinema and Television Arts'ta Yılmaz Erdoğan’ ın en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü almasıyla uluslar arası sinema alanında büyük ses getirmiştir. Yalnızca uluslarası sinemada değil Türk Sineması’ nıda farklı bir yorumu ve yeri olan Yılmaz Erdoğan’ ın yurt dışında aldığı ilk sinema ödülü olarak kayıtlara geçmiştir.
Ancak bir sinema oyuncusunun başarısı ulusal veya uluslar arası arenada aldığı ödüllerle ne kadar ölçülebilir ve yansıtılabilir ?
Sanırım bunun en iyi cevabı yine konunun kendi içinde yatmaktadır. Yılmaz Erdoğan gerek tiyatrocu kimliği, gerek şair, senarist, film yönetmenliği, gerekse oyunculuğu ile Türkiye’ de son yılların sinema dalında çıtayı yukarı taşıyan, seçtiği oyuncu kadrosu, çekim teknikleri, işlediği temalarla hatrı sayılır işlere imza atmış bir sanatçıdır. Ancak bu nitelikler Yılmaz Erdoğan’ ı popüler kültürün neredeyse bütün parçalarını üzerinde, sanat kaygısında taşımasını engelleyememiştir. Son dönem yaptığı gişe hedefli filmler, BKM’ nin oyuncu ekibinin kendini tekrar eden dahil olma sıkıcılığı, medyatik çizgiye yakın olan duruşu aldığı ödüllerin önemini gölgelemektedir. Daha da somutlaştırmak gerekirse Nuri Bilge Ceylan’ ın hırkasını giyerek kaldırdığı ödülün altındaki değer ve nitelik birikimi ve “Bunu yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum.” sözü, Yılmaz Erdoğan’ ın ise hava alanında iniş yaptıktan sonra “Kendimi Milli Takımda gol atmış gibi hissediyorum.” sözündeki yavanlık durumu ortaya açıkça koymaktadır.
Türk sinemasında ve başarı basamaklarında illa bir gelişme aramak gerekirse görünen şudur ki, bir ödül içeriğin başarısına denk gelemeyeceği algısı artık yavaş yavaş oluşmaktadır.Tıpkı milli maçta atılan her golün iyi bir maçın oynandığı anlamına gelmediği gibi…
www.habercicanakkale.com ÖZER ŞUT
Yorumlar
Kalan Karakter: